
Bugün gerçek, acı bir hikaye ile karşılaştım. Ailesi mağdur edilen kendi savaşını veren 18 yaşındaki Zeynep’in hikayesi…
Zeynep Eskişehir’ de yaşıyor, anne baba engelli. Kendi bunca hengamede yeni kazanmış üniversiteyi… Kentsel dönüşüme uygun bir daireleri var ve orada dedesi, annesi, babası, kendisi yaşıyorlar. Diğer arsa sahipleriyle anlaşınca müteahhit, aileye ulaşıyor.. Tabi ailedeki büyükler ya engelli ve yaşlı… Zeynep o yaşında muhattap, o yaşında maruz kalıyor bu konulara… Başlıyor müteahhit ve diğer arsa sahipleri bu insanlara baskıya. Utanmadan. Kendi arsa payları diğer arsa sahiplerine göre daha büyük ve 10nolu bağımsız bölümü istiyor, Zeynep ve ailesi…
Aile akşamı zor getiriyorken o daire için ekstra para vermeleri gerektiği söyleniyor. Zeynep paramız yok diyince babaya “iş veriyor” yanında müteahhit firma…Sonra müteahhit arsası daha az birine, Zeynep’in Recep abisine o daireyi veriyor müteahhit habersizce… Ne Recep abi ama Recep abi o kadar düşünceli ve vicdanlı ki gidip kızı yaşındaki Zeynep e baskı kuruyor, arsanız böyle kalır tek kalırsınız vs. her ne ise Zeynep o yaşında göğüslüyor tüm bu baskıyı ve o zaman yerimizi vermiyoruz vs. diyince bir anda 10nolu daireyi tamam verelim diyorlar. Vay RECEP!
Neyse sözleşme süreci başlıyor ve Zeynep sözleşme örneğini istiyor imzalamadan babama okurum, değerlendiririz diye vs. hem geçiştiriyor müteahhit hem de babasını aldıkları işten çıkarmakla tehdit ediyorlar. Neyse notere gidiyorlar beraber, noterde telaşla sözleşmenin fotosunu çekip bir umut belki fikir verir diye arkadaşına atmak isteyen Zeynep’e de izin vermiyorlar. O günden sonra baskı ile imzalanan sözleşmenin örneğine bile uzun süre ulaşamadı Zeynep… Yaşlı, engelli insanlar hayatlarındaki tek yerlerini veriyor ama yaptırılan sözleşmenin örneğini bile alamıyorlar. Ev için kentsel dönüşüm ve yıkım kararı çıkıyor hem de sözleşme ile öyle bağlamışlar ki içinden ne kombi, ne herhangi bir şey alamıyor Zeynep ve ailesi… Her ne ise bir sürü kötü ki işte… Bana ulaştığında Zeynep bina yıkılma aşamasındaydı, sözleşmeye ulaşmış ve sözleşmeyi asistanıma atmış Zeynep… Bir de unutmadan 10 nolu daire için müteahhit sözleşmede olmamasına rağmen yeniden para isteme baskısına başlamış. Peki o gizlenen, baskı ile yapılan ve çoğu bu tip süreçlerin, insanların zayıflıklarından faydalanan sözleşmede neler gördüm?
Sözleşme ile inşaata hemen başlanmayacağı niyeti aşikar çünkü doğabilecek tüm fazla yapılara ve yeni eklenecek parsel birleşimlerinden doğacak yeni hakları kendine bağlamış müteahhit. Yeni komşuları olacak yani Zeynep’in, o bilmediği-görmediği sözleşmeden dolayı müteahhit hiç bir şey yapmadan, inşaat bile yapmadan kendi bağımsız bölümlerini satabilecek, arsa payını devredebilecek belki de Zeynep’in arsasına yeni ortakları olacak , o bilmediği- görmediği imzalattıkları sözleşmeden… Müteahhit kendi dairelerinin m2sini ve adedini arttırabiliyor sözleşme ile olsun “Zeynepler “ bir oda eksik alır ne olacak değil mi ? O kadar açıkça ve defalarca arsa paylarının tamamını satmaya devretmeye yetki verilmiş ki belki bir sabah bir arsası olmayacak Zeynep’ in sözleşmeye ilk bakıldığında… Ne iskandan bahsedilmiş ne bir ipotek, ne bir teminat… Varsa yoksa müteahhit alır, satar, devreder, ortaklık kurar, başka parselleri toplar vs. vs. … Okudukça bir yandan tüylerim diken diken oldu bir yandan ne acınası hale gelmişiz toplum olarak diye düşündüm. Hani hikayenin başında bir abi vardı Recep abi! O kızcağızı baskılayan… “Recep Abiler “ farkında mı ki bu sözleşmeler ile kendileri de mağdur olacak, sahi doymaz mı bu “Recep Abiler” hiç? O kadar çok karşılaşıyorum ki mağduriyetlerle, hakkından fazlasına göz dikmelere, kötü niyetli yaklaşımlara ama bu artık biraz bam teline değmenin, vicdanları kanatmanın ötesinde oldu… Engelli aile ve 18 yaşlarında bir kız çocuğu… Sahi o müteahhit, o “recep abiler “ nasıl gidip kendi çocuklarının gözlerinin içine bakıp, gönül rahatlığıyla uyuyabiliyorlar. Normalde bu konularda mağduriyetler olmaması adına bilgi paylaşımları yapıyorum ve bu tarz gevezelikler etme huyum yoktur bu mecrada… Ama ne ara böyle olduk? Her gün farklı konularda kaç Zeynep, kaç Ahmet bu şekilde hayata, insana ve insanlığa inancını yitiriyor? Ne diyor Yaşar Kemal;
“Demirin tuncuna ,insanın HİÇİNE kaldık.“
Yaşar Kemal